Yakın geçişli RS ve FO serisi uydularla 1988 den beri dünyanın yakın mesafeleriyle QSO larım olmaktaydı, ancak uzak mesafelerle qso yapmak için AO 10 veya AO 13 uydularını kullanmak gerekiyordu.
Bu uydular dünyadan 35 bin km uzağa kadar gidip gelirken, kendi etraflarında saniyede bir veya daha çok kez dönerek yol alırlardı. KROSS YAGI denilen Yatay+ dikey Anten ve yatay dikey hareketli Rotorlara ihtiyaç vardı..
1990lar da konuya ilgim arttı . Elimdeki Multi mode UHF ve VHF cihazlara rağmen eksikler olduğundan deneme imkanım olmuyordu.
Kross UHF ve VHF çok elemanlı antenlerimi tamamlamam ve rotorların Anten direğine yerleştirilmesi gerekiyordu.
Esas sorun ise o tarihlerde UHF henüz Amatör Telsiz haberleşmesine açılmamıştı,
TGM den UHF UP link frekansını kullanmak için izin almam gerekiyordu ve izin başvuruma kısa sürede olumlu cevap verildi.
Sadece AO-10 ve 13 uydularının giriş bandını kapsayacak şekilde (435-436 MHz) ve UHF bandı açılana kadar bahsi geçen frekans aralığını kullanabilecektim ve bu uydu çalışması Türkiye den ilk kez yapılıyordu., daha önce AO 10 ve 13 uydularından hiç TA işaretli istasyon görüşme yapmamıştı.
O tarihlerde en popüler uydu olan AO13 birkaç yıldır yörüngede idi ve çok başarılı çalışıyordu.
(Bu uydu 1996 sonunda yörüngesi düzeltilemediği için atmosfere girdi ve yandı)
Resmi izin almış olmaktan dolayı çok memnun olmuştum, teknik olarak da tüm donanıma sahiptim, ancak işlerimin yoğunluğu nedeniyle yaklaşık bir yıl gecikme ile bu çalışmaya başlayabildim: Yeni QTH a taşındıktan sonra ilk işim VHF-UHF Kross yagi antenlerimi ve yatay dikey çalışan rotorlarımı anten kulesinin üzerine yerleştirmek oldu.
TA1BJ Tahir Songelen ve TA1E Aziz Şasa VHF için yaptığım Kros Yagi Antenin
geometrisine bakıyorlar
Ancak bu anten ve rotorları tek başıma kuleye yerleştirmek biraz zor olacaktı ve TA amatörlerinin yardımı gerekiyordu.
Yardıma; TA1E Aziz Şasa, TA1BJ Tahir Songelen ve(rahmetli) SK TA1F Tuncer Topdemir geldiler.
O gün bu istasyondan ilk görüşmeyi sağladım
Daha önce yapıp temin ettiğim antenler ve rotorlar direğe ve taşıyıcı BOOM üzerine yerleştirildi,
ara kumanda kabloları ve koax – heliax kablolar da antenlere bağlandıktan sonra kabloların hepsini çatıdan sarkıtarak acele ile camdan içeri aldık ve istasyondaki TV Rotor kumanda ve cihazların çıkışına bağladık. O kadar düşünmeme rağmen unuttuğum detaylar vardı ama bu haliyle de istasyon çalışabilirdi. Örneğin dikey Rotor kabloları henüz bağlı değildi ama olsun, eğer Uydu ufka yakın bir yerde ise yatay olarak o tarafa döndürmek yetebilirdi.
Her şey tamam dedim kendi kendime ve O zaman kullandığım Commodore 64 oyun bilgisayarına yüklü olan uydu programını çalıştırıp AO 13 ün yerine baktım , görüş alanında ve ufka yakın bir yerde idi hemen yatay rotorla antenleri ona doğru tevcih ettim.
VHF 145.812 MHz de AO-13 ün Beacon sinyali zayıf da olsa duyuluyordu.
Hemen transponderin SSB tarafına geçtim ve UP link frekansının bu çıkışa gelen yerinden taşıyıcı işaret göndererek dönüşü kontrol ettim .. Evet işaretim dönüyordu ve anteni biraz daha sağ sol yaparak en yüksek duyulur seviyeye getirdim. Bandı tararken bir Japon istasyonunun bir başkası ile CW qso su devam ediyordu, qso nun bitiminde CW olarak istasyonu çağırdım ,
önce işaretimi alamadı ve QRZ dedi bir daha çağırınca baktım TA1D burası JA1BLC diye cevap verdi. Tarih 20.4.1991 Gmt:15.45 Artık AO 13 e ulaşabiliyordum ve Molniya tipi yörüngede çalışan eliptik yüksek yörünge uydusu olan AO13 de TA çağrı işareti duyulabilecekti.
Uydu yaklaşık 30 bin km mesafede idi. ,
AO-13 UYDUSU
19 Elemanlı Cross UHF yagi ve 25 watlıkUHF güçle Uyduya ulaşmıştım.
DWN link de 9 elemanlı home made Cross Yagi vardı. Uydu preamplisiz duyuluyordu.
İşi başarmıştım. O anki heyecanımı ve sevincimi unutamam, bu heyecanıma TA1E,TA1F,TA1BJ ve eşim TA1YCB ( TA1YB) da şahit olmuşlardı..
O sırada TA1E nin şu an TA için tarihi an deyişini hiç unutamam. 20.4.1991 Gmt:15.45
Resimde solda TA1E Aziz Şasa, Ortada TA1F Tuncer Topdemir ve
AO-13 uydusuyle yaptığım ilk CW QSO anı.
AO13 uydusunu son anına kadar kullanabildim ve Dünyada bu uyduyu kullanabilen binden fazla istasyonun hemen hepsi ile qso yapma imkanım oldu.
Bunun yanında son dönemlerini yaşayan AO10 uydusunu da kullanıyordum.
Enerji probleminden dolayı AO10 zaman zaman duyulmaz oluyordu. Aküleri enerji tutmadığından genellikle güneşi görünce transponder i aktifleşiyordu.
AO-10 Nihayet 2002 yılı sonlarında aküleri tamamen enerji depolayamaz hale gelince sustu.
Ancak obje olarak halen NORAD Radarları tarafından tespit edilen Kepler bilgileri internette yayınlanmaktadır.
Hatırlayalım; AO7 Uydusu da ilk Solar panel kullanılan Amatör uydu idi ve 1982 yılında tamamen sustuktan Yirmi yıl sonra , 2002 Yılında akülerdeki kısa devre soğuk sıcak etkisiyle açılınca aniden sinyal gönderip kendisini tanıtarak amatöri şaşırtmıştı.
Yani: Tarihte ilk hortlayan uydu ünvanını almıştır.
AO7 halen Panelleri güneşi gördükten bir kaç dakika sonra çalışmaya başlıyor, karanlığa girince susuyor ve bu haliyle sanırım bir çok insan hayat süresinden de fazla
AO-7 devrede kalabilir. AO10 da bir gün geri dönebilir.
O yıllarda her iki uyduyu da gün içerisinde uzun süre kullanmam mümkündü oldu.
AO-13 uydusuyle 3 Bin cıvarında qso yaptım, bu qsoların çoğu mükerrer, aynı istasyonlarla yapılan görüşmelerdi.
Çünkü aynı kişilerle nerdeyse çok sık uyduda karşılaşıp sohbet edilince bir süre sonra ahbap olup dostluklar kurulabiliyordu
AO-10 uydusu ile de Bine yakın görüşmem oldu.
Fotolar: TA1YCB-TA1YB
TA1D-Kadri
AO-13 Uydusu 1996 Yılında atmosfere girip yanmadan önce
QST Dergisinde uydunun son anlarının nasıl olacağını anlatan makale:
Yazar WB8IMY Steve QST June 1966 yazısına
bütün iyi şeyler bir gün sona ermeli diyerek başlıyor .
OSCAR 13 uydusunun 1988 yılında yörüngeye oturtulduğunu lakabının da DX kuşu DX Bird
denildiğini hatırlatıyor. Dünyaya en uzak noktada olduğu 35 Bin kmlik uzaklıktayken( Apogee)
dünyanın yarısına yakın görüş alanındaki istasyonlarla mesela Türkiyedeki bir kişiyle
görüşmek istendiğinde Band şartlarını veya propagasyonu dert etmenize gerek kalmıyor
diyerek yazıya devam ediyor. O tarihlerde bu uyduyu hergün kullanan TA dan tek kişi
olduğumdan bu yazı beni duygulandırmıştı.Yazar tesadüf ama az bulunan bir istasyon
olduğumdan mıdır bilinmez örneklemeyi Türkiye olarak vermişti.
Nihayetinde uzun anlatımın özeti uydu yörünge kontrolünden çıkmış olduğundan (Perigee)
yakın geçiş noktası giderek dünyaya yaklaşıp atmosferin üst katmalarına sürtünmeye başlıyor
her geçişinde hızı azalıyor eliptik yörünge giderek dairesel bir yörüngeye dönüşürken uydunun
azalan hızı artan yerçekimi ve nihayet